Basın Yayın ve Halkla İlişkiler
T.C. KIRKLARELİ ÜNİVERSİTESİ
Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Birimi
13/07/2018 14:52:59 - 30/07/2018 14:52:59 - 18994 Okunma

Üniversitemizde “15 Temmuz Şehitlerini Anma, Demokrasi ve Milli Birlik Günü” etkinlikleri kapsamında, 12.07.2018 tarihinde “15 Temmuz’un Günümüze ve Geleceğe Mesajları” konulu program düzenlendi.

Rektörlük Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen anma programına; Rektörümüz Prof. Dr. Bülent ŞENGÖRÜR, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Gülnur ETİ İÇLİ, Genel Sekreterimiz Ergün ERBAY, Fakülte Dekanları, Yüksekokul Müdürleri, Daire Başkanları ile Üniversitemiz akademik ve idari personeli katıldı.

15 Temmuz gazileri; Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencisi Hasan ZAN, Üzeyir CİVAN, Zehra AYABAK ve Vahide ŞEFKATLİOĞLU ise programa konuşmacı olarak iştirak etti.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan anma programı, 15 Temmuz gecesi ve sonrasında yaşananların anlatıldığı kısa film gösterimi ile devam etti. Ardından Rektörümüz Prof. Dr. Bülent ŞENGÖRÜR, programın açılış konuşmasını yaptı.

Konuşmasında 15 Temmuz’un Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içine sızmış Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi hainlerin milletimize ait uçaklarla, helikopterlerle, tanklarla ve toplarla halkımızın üzerine saldırdığı menfur bir darbe girişimi olduğunu belirten Prof. Dr. Bülent ŞENGÖRÜR, “15 Temmuz darbe kalkışması, tarih boyunca Türk milletine karşı yapılmış en büyük ihanettir” dedi.

ŞENGÖRÜR konuşmasına şöyle devam etti: “Aziz milletimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyarak tarihte eşi benzeri görülmemiş destansı bir direniş göstermiş, içindeki vatanseverlik duygusuyla sokakları, meydanları doldurmuştur. İmanları, cesaretleri ve kararlılığı ile tankların, topların, uçakların, helikopterlerin karşısında tek yürek, tek vücut olarak duran milletimiz, bütün dünyaya demokrasi dersi vererek tarih yazmıştır. Hürriyetine, bağımsızlığına, milli iradeye, demokrasiye bağlı olan halkımızın gösterdiği bu kahramanlık, düşmanlarımıza milletimizin asil karakterini bir kez daha hatırlatmıştır. Bu destansı direniş, tarihimizin şanlı sayfalarında yerini almıştır.

FETÖ/PDY terör örgütünün menfur girişimine canı pahasına karşı koyan aziz milletimiz arasından 250 vatandaşımız şehitlik mertebesine ulaşmış, 2 bin 703 vatandaşımız da gazilik ile müşerref olmuştur. Kahraman gazilerimiz arasında yer alan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencimiz Hasan ZAN ile şuan aramızda olan Üzeyir CİVAN, Zehra AYABAK ve Vahide ŞEFKATLİOĞLU 15 Temmuz gecesi darbeci hainlerin saldırılarında yaşadıklarını, duygu ve düşüncelerini bizimle paylaşacak. Kendilerine milletçe minnettarız ve kahramanlıklarını asla unutmayacağız.

Huzurlarınızda 15 Temmuz’u unutmayacağımızı ifade etmek istiyorum. FETÖ/PDY mensupları ile diğer terör örgütlerini lanetliyor, 15 Temmuz şehitlerimiz ile diğer bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimizi minnetle anıyorum.”

15 Temmuz’un Günümüze ve Geleceğe Mesajları            

Rektörümüzün konuşmasının ardından Dr. Öğr. Üyesi Ali KURT, “15 Temmuz’un Günümüze ve Geleceğe Mesajları” konulu sunumunu yaptı.

Sözlerine 15 Temmuz’un Türk ve dünya tarihinde emsali görülmemiş bir zafer olduğunu belirterek başlayan Dr. Öğr. Üyesi Ali KURT, “Şükür ki 15 Temmuz darbesi bir kalkışmaydı. Çünkü tarihteki diğer darbelere baktığımızda bir kaos ortamı oluşturulduğu ve neticesinde halkın seçtiği hükümetlerin değiştirildiğini görmekteyiz. Ancak 15 Temmuz darbe girişimi önceden planlanmış, hazırlanılmış ve kaos ortamı oluşturularak yapılmış bir darbe değildi. Zira 2000’li yıllardan sonra teknoloji ve iletişim araçlarının gelişmesi ile birlikte darbenin karakteri de değişti” dedi.

Sunumunda genç kitlenin 15 Temmuz direnişinde pasif bir nesne olmaktan çıkarak önceki nesilden farklı bir şey yaptığına dikkat çeken KURT, konuşmasına “Biz 2016’da halkın demokrasisine, vatanına, milletine ve bekasına sahip çıktığını gördük. Elleri ile tankı durduran bir halk ile karşılaştık. Dolayısıyla Biz 15 Temmuz ile birlikte sadece bizim için değil, bütün dünya'ya ve mazlum halklara ilham veren bir millet olduk” diyerek devam etti.

Dr. Öğr. Üyesi Ali KURT, 15 Temmuz darbe girişiminde İstiklal Marşımızda yer alan “Korkma!” kelimesinin vücut bulduğuna vurgu yaparak, konuşmasını “Bu millet “Korkma!” Allah bizimledir diyerek, çıplak elleriyle darbeye karşı koydu. Bu “Korkma!” bilincinin geleceğe söyleyeceği şey: Evet, korkmadık ve başardık. Korkmazsak bizi hiçbir güç durduramaz” sözleri ile sonlandırdı.

Demokrasi Gazileri Üzeyir CİVAN, Zehra AYABAK ve Vahide ŞEFKATLİOĞLU O Geceyi Anlattı

Darbeci askerlerin açtığı ateş sonucu sağ kolundan yaralanıp, sol kolunu kaybeden Üzeyir CİVAN, o gece yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “15 Temmuz gecesi evimde ailemle birlikte çay içiyordum. Amcamın kızı darbe kalkışması olduğunu söyledi. ‘Olamaz’ dedim ve güldüm. Ardından televizyonu açtık. Cumhurbaşkanımızın açıklaması ve TRT’de o bacımıza bildiriyi okutmaları nevrimizi döndürdü. Vatan savunması söz konusu olduğunda insan canını bile seve seve verir. Bu duygu ve heyecanla, çoluk çocuk 10 kişi Sabiha Gökçen Havaalanı’na doğru yola çıktık. Ancak Orhanlı gişelerini geçtikten sonra yolun tıkandığını gördük. Aracımızdan inip, gişelere doğru ilerlediğimiz sırada sıcak çatışma başladı. Polislerden ölenler oldu. 20-30 metre ileride askerlerin olduğunu gördüm. Onları orada görünce heyecanla üzerine koşarak gittim. ‘Durun, yapmayın silahlarınızı bırakın, hepimiz kardeşiz’ derken bir çınlama sesi duydum. Koluma sanki elektrik çarptı. Hemen kendimi emniyete almak için yere çömeldim. Yere çömeldikten sonra şöyle bir toparlanayım dedim. Baktım sağ elimin üzerinde şarapnel parçası gibi bir şey var. Sol kolumdan da ağır yaralandım. Kaldırıldığım hastanedeki ameliyattan sonra sol kolumu kaybettim. Kolum da canım da vatanıma feda olsun. Kolumu kaybettim ama vatanımı kazandım”.

15 Temmuz hain darbe girişiminde şehadete eren en genç kahramanlarımızdan Mahir AYABAK’ın ablası Zehra AYABAK şöyle konuştu: “Kendi ailemizden bir şehit verdik. Ancak vatanımızda kardeşimin haricinde 250 şehit daha verdik. Biz 250 aile derdimize yoldaş, birbirimize kardeş, anne ve abla olduk. Allah, bu millete bir 15 Temmuz daha yaşatmasın. Çünkü biz bu vatanı çok kolay almadık, çok kolay da vermeyeceğiz. O gece Mahir, okulunun tatilde olması dolayısıyla halamızın kızının çalıştığı bir restoranda çalışıyordu. Darbe girişimini, bulunduğu ortamdaki televizyondan öğreniyor ve aniden çıkıp gidiyor. Bize trafiğin çok yoğun olduğunu dolayısıyla da gecikeceği haberini veriyor. Anneme ise; merak etmemesi gerektiğini ve telefonlarını açamayacağını söylüyor. 15 Temmuz gecesi Mahir, evimize kadar gelmiş, ancak bizi görür görmez yolunu değiştirerek mahalleden tanıdığı birkaç arkadaşı ile havalimanına kadar yürümüş. Saat 02.00 civarında Mahir’in belinden giren kurşun kalbini parçalayarak çıkmış ve bulunduğu yerde vefat etmiş. Benim kardeşim gitmiş, Vahide teyzemizin eşi şehit olmuş ve vatanımız uğruna kendini feda etmiş binlerce şehidimiz olabilir. Ancak onların ardında bizler varız. Bizler de onların yoluna baş koymuş vatan evlatlarıyız”.

15 Temmuz Darbe girişimi gecesi hem eşini hem de bir bacağını kaybeden Vahide ŞEFKATLİOĞLU ise yaşadıklarını şöyle anlattı: “15 Temmuz günü eşim evi boyayalım demişti ve boyamızı almış, evi boyuyorduk. Yemek yedikten sonra uykum geldiği için uyumaya gideceğimi söyledim. Eşim ‘Tavanı boyadıktan sonra namazımı kılayım, sonra diğerlerini de boyarım, sen uyu’ dedi.Tamam’ deyip odaya gittim, uyudum. Yarım saat sonra küçük kızım gelip, ‘Anne, teyzem arıyor’ dedi. ‘Boş ver, bırak kalsın’ dedim. Tekrar gelip ısrarla aradığını söyledi. Telefonu açtım, darbe olduğunu ve eşinin dayısının oğlu öldüğü için taziyeye gittiğini söyledi. ‘Darbe’ dediği an aklıma Suriye geldi. Bizim de Suriye gibi olabileceğimizi düşündüm, başımıza her şey gelebilirdi. Bir komutanı rehin almışlar. Eşime çıkacağımı söyledim, ‘Dur, sen nereye çıkıyorsun. Ben oğlanla birlikte çıkarım’ dedi. ‘Yok, ben de çıkacağım’ dedim. Sonrasında Cumhurbaşkanı’mız da, ‘Herkes dışarı çıksın’ dedi. Biz zaten hazırlanmıştık, koşa koşa çıktık. Bir yandan ağlıyordum, bir yandan da kardeşlerimi, kuzenlerimi arayıp, ‘Herkes çıksın, ülke elden gidiyor’ diyordum. Önce Dörtyol’a doğru gittik. Sonrasında, ‘Atışalanı’nda toplanılacak’ dediler. Bir anda müthiş bir kalabalık oldu, bayraklardan her yer kıpkırmızıydı. Gençlerin Allah-u Ekber sesleri kulağımızdaydı. O kadar kalabalıktık ki, ‘Allah’ın izniyle bu ülke yıkılmayacak. Ne kadar da çok imanlı gençlerimiz varmış’ dedim.

Eşimle Atışalanı’na gittik. Orada görevli biri, ‘Burayı koruma altına aldık, havalimanına gideceğiz’ dedi. Ondan sonra oğlum karşı tarafa dayısının yanına, tankların olduğu yere geçti. Tekrar havalimanına doğru yürümeye başladık. Eşim, ‘Sen eve geç, yol çok uzun, yorulursun’ dedi. ‘Hayır, bu yolda ölmek var, dönmek yok’ dedim. Havalimanına doğru giderken yol ikiye ayrılıyordu. ‘Nereden gidelim’ diye düşünürken, ‘Bariyerlerin altından geçer, otobandan gideriz’ dedik. Oradan atlayıp geçtik ve 15-20 dakika yürüdük. Birden, ‘Ateş ediyorlar’ diye bağırmaya başladılar. Tankın önünden ateş ediyorlardı, millet neye uğradığını şaşırdı. Herkes bir yerlere atlamaya başladı. Eşim, ‘Bariyerlerin üstünden atlayalım’ dedi. ‘Kiloluyum atlayamam, sen atla ben alttan geçerim’ dedim. Eşim bariyerlerin üstüne ayağını koydu, benim de elim alttaydı. Tank o an üzerimizden geçti. Allah’ dedim. Bir sıcaklık hissettim, ağrı falan hissetmedim. Bir çocuğun, ‘Ablayı kurtaralım’ dediğini duydum. Birileri de, ‘Ambulansı bekleyelim’ dedi. Çocuk tekrar, ‘Ambulansı beklemeyelim, götürelim’ dedi. Beni arabaya koydular, bacaklarımın sallandığını hissediyordum. Hastaneye götürüp sedyeye yatırdılar. Gözlerim kapalıydı ama duyuyordum. Her şeyi hatırlıyorum. Doktor, bacağımın kesilmesi gerektiğini söylüyordu. 1 buçuk ay sonrasında uyandım. O kadar süre yoğun bakımda kaldım. Yoğun bakımdayken sürekli ‘Eşime ne oldu?’ diye soruyordum. Onun durumunun daha ağır olduğunu, hiç konuşamadığını söylediler. ‘Güçlü olmalısın. Çocukların başında durman gerekiyor’ diyorlardı. ‘Neden böyle söylüyorlar?’ diye düşünüyordum. Oğluma sordum. ‘Durumu senden daha ağır’ dedi. Eşimin ölüm kâğıdının çıkması lazımmış. Oğlum o kâğıttan bahsedince eşime ait olduğunu anladım. Önce inkâr etti, sonra kabul etti, ‘O gece vefat etti’ dedi. Bir Mehmet gider, binlerce Mehmet gelir. Herkes vatanına sahip çıkmalı ve evlatlarına vatanına, milletine nasıl sahip çıkması gerektiğini anlatmalı. Çünkü bizim başka bir vatanımız yok. 15 Temmuz gecesini ben kesinlikle kanlı bir gece olarak görmüyorum. Aksine 15 Temmuz gecesi çok şanlı bir gecedir.”

15 Temmuz gazilerimizin konuşmaları tamamlandıktan sonra Üniversitemiz İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ahmet GÖKDEMİR, 15 Temmuz şehitleri için Kur’an-ı Kerim ve dua okudu. Program, Rektörümüz Prof. Dr. Bülent ŞENGÖRÜR’ün günün anısına katılımcılara plaket takdim etmesi ile sona erdi.

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü KLÜ

Facebook Twitter Google Plus
15 Temmuz Şehitlerini Anma, Demokrasi ve Milli Birlik Günü Programı
Telefon Tablet Bilgisayar Bu website tüm cihazlarla uyumludur.